18 Temmuz 2013 Perşembe

iki yüzlü insan

insan...

aslında yazıyı burada bitirmek isterdim. ister "insan" yazdıktan sonra sonuna (...) koyun, ister (!) isterseniz (?) ya da burda bitirebilirim. siz okuyanlar niye üç nokta, niye ünlem veya niye soru işareti olduğunu yorumlarsınız. ben artık soru işareti ve ünlemlerle uğraşmak istemiyorum. aslında tek nokta koyup kafasına bir kurşun sıkmak da isteyebilirim. kendim dahil hepinize/mize küfürler yağdırmak istiyorum ama bu eski bloglarım gibi ağzıma geleni esirgemediğim bir blog değil. bu kadar dil bilgisi kokan bir giriş ve biraz göz dağından sonra konuya girebilirim çünkü ısındım :)
insan.. :) güçsüzdür, yetersizdir. okuldan bir arkadaş söylemişti arapça "insan" demek "eksik" demekmiş. bu araplar bu kadar bilgeydi de biz mi kaçırdık amk.. ama haklılar eksiğiz yani eksiktik. konuyu unutmayın aklıma başka bişey geldi çünkü dönecez buraya yine. ingilizcedeki "insane" yani deli, çılgın kelimesini çağrıştırması manidar. düşünürüm bu ingilizlerin başka milletleri aşağılamak için kelimeler uydurduğunu. "mosquito" sivrisinek iken  "mosque" nun cami olması da manidar. ezan sesine mi gönderme yapıyorlar sivrisinek vızıltısı gibi diye. yok ben art niyetliyim belki de ondan öyle düşünüyorum. peki "monk" keşiş iken "monkey" maymun olması. yok ben alınganım ondan. "turkey" hindi "turkey" lan biz hindi miyiz şimdi. adam turkei yazılabilirdi. eksik diyorduk oraya dönelim. insan suda çok zayıftır hımbıl deniz kaplumbağası bile çok daha iyi yüzer. çoğu karada yaşayan hayvan insandan daha fazla suyun altında nefesini tutar. suda teçhizatsız ve gereçsiz bir iki günde balıklara yem oluruz. kara farklı mı? koku alamazsın, ince sesleri duyamazsın ve sıradan bir devekuşu insanların 100 metre dünya rekortmenini hırs yaptığı için değil sadece ürktüğü için geçebilir. hey usein bold, nasıl gidiyor babacım? insan baktı uçamıyor, kaçamıyor, yüzemiyor kompleks yaptı ve eteğindekini masaya döktü. kocaman bir beyni ve harika elleri var. hayali var ve hırsı var. tek silahını yani beynini geliştirdi ve geliştikçe hayalleri de büyüdü. tabii hırsları da. kapsama alanını mızrakla, yetmedi okla geliştirdi ve modern savaş anlayışının temellerini attı. baktı elinden ne uçan ne de kaçan kurtulabiliyor sonunda gözünü en güçlü rakibine çevirdi. diğer insana. yağmaladı acımasızca. yağmalamak için savaş taktikleri geliştirdi ve uygarlığın temellerini attı. uygar insan! işte yazımın başlığına şimdi geliyoruz. uygarlaştıkça iki yüzlü oldu. gerçeğe değil inanması istenene inandı. şiddete karşı oldu uygar insan, topluma sığındı ama toplumun bu güvenliği şiddetle sağladığı gerçeğine gözlerini kapattı. şiddete karşıdır uygar insan ama polisleri onun yerine şiddeti uygular. öldürmeye karşıdır ama kendisinin yerine öldürecek başka insanlar vardır. yaşam kutsaldır onun için ama enfes kokan bir bifteği yerken bu konuların açılmasını hiç istemez. hayvanlara eziyete karşıdır hatta suya düşen bir karıncayı kurtarır, ülkeler seferber olur buzların arasına sıkışan anne ve yavru balinayı kurtarırlar ama kırlarda annesiyle otlarken enselenip götürülen bir süt kuzuyu kasabın elinden kimse kurtaramaz. tavuk çiftliklerindeki insanın kanını donduran şartları anlatmıyorum çünkü oltanın ucunda nefessiz betonun üstünde çırpınan balık da aynı eziyeti çekiyor. ama insan bir şekilde yaşamak zorundadır ve bu gerçeklerden kaçar. bu da insanı şizofren yapar. gerçekten kaçış :) "lütfen barışçıl olun, şiddet hiç bir şeyi çözmez" diye bize empoze edilir. filmlerde iyiler kazanır bir şekilde hacı yatmaz gibi. iyi kahraman ilk darbeyi hep kötünün vurmasını bekler. kötü yere düşünce de vurmaz arkasını döner ve kötüye bir şans daha verir. filmlerde "affetmek" teması ön plandadır. asıl amaç kontrol edilebilir topluluklar yaratmak için. tüketim toplumundan tutun, dinin siyasallaşması, vatanseverlik hatta fanatik futbol takımı tutmak bile kestirilebilir, kontrol edilebilir topluluklar yaratmak. özünde biz vahşiyiz ya uyanmamızı istemiyorlar. çünkü sistem devam etmeli. insanlar koyun olmalı. rakip diğer insan olmalı ama şiddetle değil. ondan daha iyi arabaya, eve sahip olarak yenmeli onu. çektiği 10 yıllık kredi için özgürlüğünden vaz geçmeli. yine de saygı duyuyorum bu sistemi kurup yürütenlere. çok acımasızlar. ikinci dünya savaşında 25 küsur milyon asker, 46 küsur milyon sivil toplamda 72 milyon insan ölmüş. milyon diyorum. hani hayatlar? evlatlar? babalar? anneler? aşklar? gelecek hayalleri? küsur dediklerim de yüz binler. neyse iki yüzlülüğe dönelim. şiddete karşıyız, yaşam kutsaldır okey. ne yapabiliriz peki? hamburgerimizi yerken, köftesi ile lezzetlendiren o ineği hatırlayalım. bizim için hayatını verdiği için şükran duyalım. zor şartlarda eziyet içinde yumurtlayan tavuk için dua edelim ve ruhuna gülümseyelim içten gülümsememizle ve teşekkür edelim o canlara. o zaman belki hangi yüce amaç için dünyaya geldiğimizi de anlayabiliriz. adımlarımızı dikkatli atarız arkamızda bıraktığımız hayatların farkında olarak. iyi geceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder