28 Şubat 2015 Cumartesi
11 Şubat 2015 Çarşamba
kış
Hava çok
soğuktu. Derece eksi 10u göstermekteydi. Evdeki sobalar yeterli gelmiyor, kova
kova kömür atıyorduk. Gecenin karanlığında küçük beyaz tanecikleri görmenin
heyecanıyla pencerede bekliyordum. Ama yoktu. Camın soğukluğu koluma vuruyordu. Sobanın
yanma sesiyle rüzgarın sesi adeta yarışıyordu. Birisi soğutmaya birisi ısıtmaya;
zıtların yarışıydı bu. Birden portakal kokusu geldi burnuma. Büyük bir tepsinin
içinde patlamış mısır, kabuklu fıstık, kuru incir ve kocaman bir meyve tabağı.
Kışın en güzel hali. Soba sıcaklığında atıştırmalar. en güzeli de yenmiş
portakal kabuğunu sobanın üstüne koymaktı. Nasıl güzel bir koku yayar ortalığa.
Karın
tokluğuyla sobanın sıcaklığı birlik olur seni uyutmaya başlar. En güzel uykudur
kanepede kıvrılmak. Kimse uyandırmasın istersin ama muhakkak uyandırılırsın.
Sabah
olur gece beklediğin kar taneleri sen uyurken çalışmış bütünlük sağlayıp her
yeri bembeyaz yapmıştır. Annen senden önce kalkıp manzarayı görmüştür. Perdeler
sonuna kadar açılmış karın beyazlığı gözlerini kamaştırır. Koşarsın pencereye
karın yere düşüşünü izlersin. Okul mu? ‘’hayıırrr‘’ demezsin bir an önce dışarı
çıkmak istersin. Başlarsın giyinmeye annen bir taraftan kalın giyinmen için ültimatom
verir. çift çorap, boğazlı kazak,kadife pantolon, pantolunun içine giyilecek tayt, gocuk, boyun atkı, bere, eldiven. -yuhhh artık- astronot gibi gezin ortalıkta. he
he diyip yine bildiğini okursun ve çıkarsın yola içine tayt giymeden. gıcır
gıcır seslerinin arasında gidersin. ağzını havaya açıp kar tanesi yutma yarışı
yaparsın arkadaşlarınla. Okulda kartapu savaşı :) ellerin kıpkırmızı yanar soğuktan. yediğin
kartoplarının acısını söylemiyorum bile. Çizmelerin ıslanmasıyla çoraplar
nasibini almıştır. Ayak parmak uçlarını hissetmemeye başlarsın. Eve dönüş vakti
gelmiştir. kapıda annenin karşılar. ’’vay eşşek sıpaları her yerinizi ıslatmışsınız, hasta olcaksınız, çırpın üstünüzü başınızı, giy hemen terlikleri, sakın basmayın
orlara! tıtıtı’’ çoraplar kapının girişinde çıkarıp sobalı odaya girersin. O an
sıcak hava yüzüne çarpar, soğuktan yanan ellerin uyuşa uyuşa ısınır. Tüm
vücudun ısınmaya başlar. sobanın üstünde çay da vardır. Poğaçalar da hazır.
Sonra
büyürsün zamanın nasıl geçtiğini bilmeden. Bir çok yerde kar yağar ama
yaşadığın yerde hiç kar yağmaz. Sevgiliyi özler gibi özlersin…
5 Şubat 2015 Perşembe
YAŞAMAK" ŞANS"
hayatımın anlamını sorguladığım günlerden biriydi bu gün.
sorgularsınız ama çoğu kez cevap gelmez. cevaplar ise şansa bağlıdır.
aslında yine de şansa bağlı değildir. şansınızı denemek için eyleme
geçmeniz lazım. yazın tatilde eski komşularımızla görüşmüş ve gece
limana bağlı büyük trol gemisinden olta atmıştık. kadın tam bir kıyı
balıkçısıdır. sabahın ilk ışıklarına kadar sabırla bekler. kimi zaman
büyük çupra ya da levrek yakalar. benim için karanlık sulara ya da
yıldızlı gök yüzüne bakıp düşüncelere daldığım bir aktivitedir balık
tutmak. o gece o gemide kimse balık tutamazken ben 3 farklı cinste
toplamda hatırı sayılır büyüklükte 6 balık tuttum. komşumuz ise hırs
yapmadı. bırakacağı zamanı biliyordu centilmence kenara çekilip
yemlerini bana verdi, oltama yem taktı. aynı yem, aynı gemi, aynı olta,
aynı yöntem ama sadece bana geldi balıklar. tabii heyecanla çekerken
kaçırdığım ya da yemi kaptırıp boşa çektiğim zamanlar da oldu.
şanslıydım ama o gece olta attığım için şanslıydım. kimbilir körfezin
karşı sahilinden canlı müzik sesi gelen barda şarap yudumluyor olsaydım
şanslı olduğumu farklı şekilde görecektim. bütün bunları anlatma
sebebim, aradğınız cevaplar için dşünüyorsanız olta atmışsınız demektir
ve eğer şanslıysanız bana bu gece olduğu gibi cevaplar oltanıza takılır.
sizinle
paylaşmak istediğim cevapların özeti "zorluklar". yaşadığın zorluklarla
hayatınız anlamlı hale geliyor. yeterince güvenli bir alanda
yaşıyorsanız konfor alanınızın dışına çıkmalı ve yüzleşmelisiniz. ne
kadar güvendeyseniz o kadar özgürlükten feregat etmişsiniz demektir.
zorluklar ki bazen bir rutini kırmak demektir. bazen kaslarınızı yanana
ve canınızı yakana kadar çalıştırmanız, bazen zar zor kaldırabileceğiniz
ağırlığın altına yatmak ve itmeye çalışmaktır. bazen bir ayrılığı kalp
ağrısı eşliğinde yaşamak, bazen bir ameliyata karar vermek. hepsinden de
insan güçlenerek çıkıyor emin olun. darbe gören kemikleriniz içindeki
gözenekli yapısını daha da sıkılaştırıyor. çalışınca yıpranan kaslarınız
kendini yenilediğinde eskisinden daha kalın fibrillerle örülü oluyor.
ayrılık acısıyla sızlayan kalbiniz artık daha güçlü atıyor yeniden
hayata döndüğünüzde. iyi şeyler hep bir mücadele sonucunda
gerçekleşiyor. tohumun çatlamasından, spermin yumurtaya ulaşıp girmesi,
filizin asfaltı delmesi, bir canlının doğumu, bir savaşın kazanılmasına
kadar. oltanızı atın denize ve şansınıza yol verin. boş zamanlarınızda konforu ve güvenliğinizi sorgulayın. inandığınız hedefleriniz için risk alın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)