19 Aralık 2015 Cumartesi


 parmak uçlarım tanımak istiyor seni
dokunmak istiyor çocuklar gibi
önümde uzayıp aksın bir su gibi
merak ettigim gövden
ateşte çaydanlık, camda yagmur
bahçede ıhlamur
masamda incir rakısı, yatagımda ten kokusu

teninle tanışmanın zamanı
teninle konuşmanın zamanı

senin tenin sıcak
benim içimde bir kedi
yumdu gözlerini: ''işte aşk '' dedi

:) şarkı depeche mode un. şiir ise ezginin günlüğü, "ilk aşk" albümünden. ben bu melezi daha çok sevdim. 

25 Kasım 2015 Çarşamba

küçük prens ve tilki


- günaydın, dedi tilki.

küçük prens, nazikçe:

- günaydın, diye karşılık verdi, arkasına baktı, ama hiç bir şey göremedi.

bir ses:

- buradayım, dedi, elma ağacının altında.
- kimsin sen? dedi küçük prens. çok güzel görünüyorsun.
- ben bir tilkiyim, dedi tilki.
- gel oynayalim, dedi küçük prens. biraz düşündükten sonra sordu:
- "evcilleştirmek" ne demek?

tilki:

- sen buralı değilsin, dedi, ne arıyorsun burada?
- insanları arıyorum, dedi küçük prens. "evcilleştirmek" ne demek?
tilki:

- insanların tüfekleri vardır, dedi. hayvanları vururlar. can sıkıcı bir
şeydir bu. tavuk da yetiştirirler! ilgilendikleri tek şey budur. sen tavuk mu
arıyorsun?
- yoo.. dedi küçük prens. ben dost arıyorum. "evcilleştirmek" ne demek?
- artık herkesin unuttuğu bir şey, dedi tilki. "bağ kurmak" demektir.
- bağ kurmak mı?
- öyle ya, dedi tilki. sen daha benim gözümde yüz binlerce başka çocuktan
ayırt edilmeyen küçük bir çocuksun. sana ihtiyacım da yok. senin de bana
ihtiyacın yok. ben de senin gözünde yüzbinlerce başka tilkiden ayırt edilmeyen
bir tilkiyim. ama, sen beni evcilleştirirsen, birbirimize gerekli oluruz. sen
benim için dünya yüzünde biricik olursun. ben de senin için dünya yüzünde
biricik.
- biraz anlamaya başlıyorum, dedi küçük prens, bir çiçek var.. galiba o beni
evcilleştirdi.
- olabilir, dedi tilki. dünya yüzünde her şey olur.
- yok dünya yüzünde değil, dedi küçük prens.

tilki birden meraklandı:

- başka bir gezegende mi?
- evet.
- o gezegende avcılar var mı?
- yok.
- bak bu ilginç bir şey! ya tavuklar?
- onlar da yok..

tilki içini çekti:
- hiç bir şey tam istediğim gibi olmuyor.

ama sonra kafasını kurcalayan düşünceye döndü:

- benim yaşantım çok tekdüze. ben tavukları avlıyorum, insanlar da beni
avlıyorlar. bütün tavuklar birbirine benzer, bütün insanlar da. bu yüzden
biraz canım sıkılıyor. ama sen beni evcilleştirirsen, yaşamıma ışık girmiş
gibi olacak. bütün öteki ayak seslerinden farklı bir ayak sesini tanımayı
öğreneceğim. öteki ayak sesleri beni toprağın altına kaçırıyor. senin ayak
sesin beni yuvamdan dışarı çağıracak, bir türkü gibi. sonra, bak şurada,
buğday tarlalarını görüyorsun ya. ben ekmek yemem. buğday benim bir işime
yaramaz. buğday tarlaları bana hiç bir şey anımsatmaz. üzücü bir şey bu! ama
senin altın rengi saçların var. onun için, sen beni evcilleştirdiğin zaman çok
güzel bir şey olacak! altın renkli buğdaylar bana seni anımsatacak!
buğdayların arasında esen rüzgarın sesini seveceğim.

tilki sustu ve küçük prense uzun uzun baktı:

- ne olursun.. evcilleştir beni, dedi.
- bunu sevinerek yaparım, diye karşılık verdi küçük prens. ama zamanım
sınırlı. keşfetmem gereken dostlar, tanımam gereken bir sürü şey var.
- insan yalnız evcilleştirdiği şeyleri tanıyabilir, dedi tilki. insanların hiç
bir şeyi tanımaya vakitleri olmuyor. satıcılardan olmuş bitmiş şeyleri satın
alıyorlar. ama dost satan bir satıcı olmadığı için, insanların dostları da yok
artık. sen bir dost edinmek istiyorsan, evcilleştir beni!
- ne yapmam gerek bunun için, dedi küçük prens.
- çok sabırlı olman gerek, diye karşılık verdi tilki. önce benden biraz uzağa
oturursun, şöyle, otların üstüne. ben sana göz ucuyla bakarım, sen bir şey
söylemezsin. konuşmak, anlaşmazlıkların kaynağıdır. ama, her geçen gün, biraz
daha yakın oturabilirsin..
- küçük prens, ertesi gün yine geldi.
- yine aynı saatte gelsen daha iyi olurdu, dedi tilki. örneğin, ikindin saat
dörtte geleceksen ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. saat ilerledikçe de,
içimdeki mutluluk çoğalır. dört oldu mu, telaşlanır, meraklanırım; mutluluğun
değerini keşfederim! ama, herhangi bir saatte gelecek olursan, yüreğimi hangi
saatte giydirmem gerektiğini hiçbir zaman bilemem.. her şeyin bir yolu,
yordamı olmalı.
- yol, yordam nedir? dedi küçük prens.
- bu da çoktan unutulan bir şey, dedi tilki. bir günün öbür günlerden başka
olduğunu, bir saatin öbür saatlerden değişik olduğunu belirleyen şeydir. benim
avcılarım, yol yordam nedir bilirler. örneğin perşembe günleri, köyün
kızlarıyla dansa giderler. onun için perşembe çok güzel bir gündür. bağlara kadar
dolaşmaya çıkarım. eğer avcılar rasgele bir gün dansa gitselerdi, günler hep
birbirine benzer, benim de hiç tatil günüm kalmazdı.

küçük prens, bunu üzerine tilkiyi evcilleştirdi. ayrılma zamanı yaklaştığında
da, tilki:

- ah, dedi.. ağlayacağım nerdeyse..
- suç senin, dedi küçük prens, ben sana kötülük etmek istemiyordum. ama, seni
evcilleştirmemi kendin istedin..
- elbet, biliyorum, dedi tilki.
- ama ağlayacaksın! dedi küçük prens.
- elbet, biliyorum, dedi tilki.
- öyleyse bir şey kazanmış olmadın.
- kazandım, dedi tilki, buğdayların rengi yüzünden.

sonra, şunu ekledi:

- git güllere bir daha bak. göreceksin ki, senin gülün dünyada bir tanedir.
bana "allaha ısmarladık" demeye gel; ben de sana bir sır armağan edeceğim.

küçük prens gidip güllere bir kez daha baktı.

- siz hiç de benim gülüme benziyor değilsiniz, daha hiç bir şey değilsiniz,
dedi onlara. kimse sizi evcilleştirmiş değil, siz de kimseyi
evcilleştirmemişsiniz. benim tilki eskiden nasılsa öylesiniz siz. o da yüz
bin başka tilkiden değişik yanı olmayan bir tilkiydi. ama ben onu kendime dost
edindim ve şimdi o, dünyada bir eşi daha olmayan bir tilkidir.

güller oldukça utanmışlardı.

- sizler güzelsiniz, ama içiniz boş, diye sürdürdü sözünü küçük prens. insan
ölemez sizin için. evet, rasgele gelip geçen birisi, benim gülümü sizlerden
ayırt etmeyebilir. ama benim gülüm tek başına silzerin tümünden önemlidir,
çünkü o benim suladığım çiçektir. çünkü o benim kavanozun altına koyduğum
çiçektir. çünkü o benim paravanla örttüğüm çiçektir. çünkü onun tırtıllarını
ayıklayan benim (sonradan kelebek olacak bir ikisi dışında.) çünkü o, benim
yakınmalarını ya da böbürlenmelerini, hatta arada susuşlarını dinlediğim
çiçektir. çünkü o benim gülümdür.

sonra yine tilkiye gitti yine vedalaşmak için:

- hoşça kal, dedi
- sen de, dedi tilki. işte sana vereceğim sır. hem de çok basit: kişi ancak
kalbiyle görür. göz hiç bir şeyin özünü göremez.

küçük prens, unutmamak için tekrarladı:

- göz, hiç bir şeyin özünü göremez.
- sen gülüne bu kadar çok zaman harcadığın içindir ki gülün önemi böylesine
çoğaldı.
- ben gülüme bu kadar çok zaman harcadığım için.. dedi küçük prens, unutmamak
için.
- insanlar bu gerçeği unuttular, dedi tilki. ama sen unutmamalısın.
evcilleştirdiğin kim olursa olsun, sen ondan sorumlusundur artık. sen şimdi
gülünden sorumlusun.
- ben, şimdi gülümden sorumluyum, diye tekrarladı küçük prens, unutmamak için.

27 Ekim 2015 Salı

Babaneme;
Seneler önce öleceğini düşünüp aglardim.ara ara tavana hiç gozunu kırpmadan bakardin seni öyle görünce kalbim hızlı hızlı atar öldüğünü sanirdim"babannee"derdim sonra hiçbişey  demeden bakardin bana."niye öyle duruyorsun "derdim hiç derdin.ne çok severdim seni..
Bugün gerçekten öldün.yoksun artık seni hiç goremiyecegim.ellini tutmayacagim beni ıslak ıslak opmeyeceksin artık bükme,un kurabiyesi yapmayacaksin.seni ozleyecek miyim onu bile bilmiyorum.birgun öleceksin diye korkan ben şimdi hiç bişey hisedemedim.nasil yokettin duygularimi.zamaninda annanemdem daha çok severdim seni.ama o da zorunluktanmis sanırım. Seninle çok gorusmekten soylemesen bile annanemle iyi olmamizi hiç istemedin.bunu bisekilde bize hissettirdin.ikiniz aynı ortamda oldugunuzda ben hep cekindim.sonra büyüdüm ve gerçekleri gördüm. Aslında soguklugum orda başladı biliyor musun.allahtan annanemle yaşamak istedikleri mi yasadim.
Bugün bi çok insan sen babannen için farkliydin sana kiyamazdi dediler.gercekten oylemiydi babanne.o zaman ben niye bişey hissedemedim.kardesimle bize oyun oynatirmissin onu da gururla anlatirdin.bana vur kardeşine  demissin ben küçük dokunurmusum sonra kardesime dermissin o da bana hızlıca vururmus sonra bak o sana kiyiyor sende hızlıca vursana dermissin ben yine kiyamazmisim.iste sen bizi kavga ettirmeye calisirken ben seni seviyordum.benim duygularimi anlamadin.babami annemi kardeşimi anlamadin.evet belki seviyordun bizi ama birbirimizle de kavga ettirmeyi de seviyordun.bayramda hastanede görünce kolumdan tuttun gitme dedin ama ben çoktan gitmistim.
Bütün torunlarin eşleriyle birlikte basindaydik.benim eşim yoktu ama kardeşim vardi.belki bizi hepbirlikte son görüşün gururlanmissindir.cunku sen gösterisi severdin.babam eve seni muane etsin diye doktor getirirdi.herkese anlatirdin selahattin doktor getirdi diye ama sen o Selahattin e sevgini bile gosteremedin.
Bugün kapının önüne geldi cenazen.babannem artık cenaze oldu.evine bile giremedin.namazin kılındı cenaze arabasıyla son geçişin oldu başında kardeşim vardi torunlarindan.dedemin adını tasiyan onu koruyacam derken herkesin nefretini kazandirdigin kardeşim...
oğlun, kızlarının arkasından gelen oğlun. Sana hastanede bakmadi.ziyaretlerde bulundu.ama işte babannem herkesin bir görevi var.kizlarinda seni toprağa gomerken yoktular.inan babam sana baksaydi seni baskalarinin yıkamasina izin vermezdi.sen demissin beni burda erkekler yıkıyor diye.kizlarin böyle mi baktı.kusura bakma ama bende öyle bakarim.her işi başkası yapacaksa senin başında otururdumda.elestiri olarak algilayabilirsin.evet elestiriyorumda.
babam babannem senin o beğenmediğin oğlun seni topraga koydu gomulmeni izledi gozunden akan bir iki yaşla. Ben mi ben de izledim ama aglayamadim babanne sadece baktim seni hayal ettim geçmişten bugüne..çok güzel günlerim oldu seninle sana kiyamadigim senin için gözyaşı döktüğüm günleri düşündüm güldüm sonra yanindaki mezara baktım dedem var ikinizi bir hayal ettim inşallah huzurlusundur.bana yaşattığın babanne sevgisi için çok teşekkür ederim. Keşke o küçük yaşlardaki sevgim hala devam etseydi...hoşçakal

17 Eylül 2015 Perşembe

HADİ GÜLÜMSE...



Önce erkek yaklaşir kiza.
nefesler birbiriyle çarpisir.yer degistirirler adeta.
vücutlarina karisir nefesleri.
nefesleri yabanci gelmez vücutlarina.
sadece kalp atislari artar.
sonra değer dudaklar birbirine soğuktur ama yabancı değildir.
nefes şimdi daha kolay yayılır.
eller buz kesmiş yanan yüze değer.
yüzü soğutmaya çalışır ama nafile.
eller birbiriyle bulusur.
ve dudaklar ayrılır,
gözler birbirini bulur
yüzde güzel bir gülümse. ..

4 Temmuz 2015 Cumartesi

linkler: kontrollü delilik-rüya görme sanatı

konrollü delilik

rüya görme sanatı 

bu resim bana, gerçekliklikte tekerlekli sandalyeye mahkum bir kızın birazdan, rüya bedeniyle dünya üzerinde kimsenin görmediği ve göremeyeceği derece harika bir bale gösterisine hazırlandığı izlenimi verdi.

24 Mayıs 2015 Pazar



bebeğim çok güzelmiş. tabii ki  benden sana gelsin bu şarkı :)
Ah kıyamam gözleri yıldız gibi
Parlar parlar parlar
Ah kıyamam her gece bebek gibi
Ağlar ağlar ağlar 

11 Şubat 2015 Çarşamba

kış



Hava çok soğuktu. Derece eksi 10u göstermekteydi. Evdeki sobalar yeterli gelmiyor, kova kova kömür atıyorduk. Gecenin karanlığında küçük beyaz tanecikleri görmenin heyecanıyla pencerede bekliyordum. Ama yoktu. Camın soğukluğu koluma vuruyordu. Sobanın yanma sesiyle rüzgarın sesi adeta yarışıyordu. Birisi soğutmaya birisi ısıtmaya; zıtların yarışıydı bu. Birden portakal kokusu geldi burnuma. Büyük bir tepsinin içinde patlamış mısır, kabuklu fıstık, kuru incir ve kocaman bir meyve tabağı. Kışın en güzel hali. Soba sıcaklığında atıştırmalar. en güzeli de yenmiş portakal kabuğunu sobanın üstüne koymaktı. Nasıl güzel bir koku yayar ortalığa.
Karın tokluğuyla sobanın sıcaklığı birlik olur seni uyutmaya başlar. En güzel uykudur kanepede kıvrılmak. Kimse uyandırmasın istersin ama muhakkak uyandırılırsın.
Sabah olur gece beklediğin kar taneleri sen uyurken çalışmış bütünlük sağlayıp her yeri bembeyaz yapmıştır. Annen senden önce kalkıp manzarayı görmüştür. Perdeler sonuna kadar açılmış karın beyazlığı gözlerini kamaştırır. Koşarsın pencereye karın yere düşüşünü izlersin. Okul mu? ‘’hayıırrr‘’ demezsin bir an önce dışarı çıkmak istersin. Başlarsın giyinmeye annen bir taraftan kalın giyinmen için ültimatom verir. çift çorap, boğazlı kazak,kadife pantolon, pantolunun içine giyilecek tayt, gocuk, boyun atkı, bere, eldiven. -yuhhh artık- astronot gibi gezin ortalıkta. he he diyip yine bildiğini okursun ve çıkarsın yola içine tayt giymeden. gıcır gıcır seslerinin arasında gidersin. ağzını havaya açıp kar tanesi yutma yarışı yaparsın arkadaşlarınla. Okulda kartapu savaşı :) ellerin kıpkırmızı yanar soğuktan. yediğin kartoplarının acısını söylemiyorum bile. Çizmelerin ıslanmasıyla çoraplar nasibini almıştır. Ayak parmak uçlarını hissetmemeye başlarsın. Eve dönüş vakti gelmiştir. kapıda annenin karşılar. ’’vay eşşek sıpaları her yerinizi ıslatmışsınız, hasta olcaksınız, çırpın üstünüzü başınızı, giy hemen terlikleri, sakın basmayın orlara! tıtıtı’’ çoraplar kapının girişinde çıkarıp sobalı odaya girersin. O an sıcak hava yüzüne çarpar, soğuktan yanan ellerin uyuşa uyuşa ısınır. Tüm vücudun ısınmaya başlar. sobanın üstünde çay da vardır. Poğaçalar da hazır.
Sonra büyürsün zamanın nasıl geçtiğini bilmeden. Bir çok yerde kar yağar ama yaşadığın yerde hiç kar yağmaz. Sevgiliyi özler gibi özlersin…


5 Şubat 2015 Perşembe

YAŞAMAK" ŞANS"

hayatımın anlamını sorguladığım günlerden biriydi bu gün. sorgularsınız ama çoğu kez cevap gelmez. cevaplar ise şansa bağlıdır. aslında yine de şansa bağlı değildir. şansınızı denemek için eyleme geçmeniz lazım. yazın tatilde eski komşularımızla görüşmüş ve gece limana bağlı büyük trol gemisinden olta atmıştık. kadın tam bir kıyı balıkçısıdır. sabahın ilk ışıklarına kadar sabırla bekler. kimi zaman büyük çupra ya da levrek yakalar. benim için karanlık sulara ya da yıldızlı gök yüzüne bakıp düşüncelere daldığım bir aktivitedir balık tutmak. o gece o gemide kimse balık tutamazken ben 3 farklı cinste toplamda hatırı sayılır büyüklükte 6 balık tuttum. komşumuz ise hırs yapmadı. bırakacağı zamanı biliyordu centilmence kenara çekilip yemlerini bana verdi, oltama yem taktı. aynı yem, aynı gemi, aynı olta, aynı yöntem ama sadece bana geldi balıklar. tabii heyecanla çekerken kaçırdığım ya da yemi kaptırıp boşa çektiğim zamanlar da oldu. şanslıydım ama o gece olta attığım için şanslıydım. kimbilir körfezin karşı sahilinden canlı müzik sesi gelen barda şarap yudumluyor olsaydım şanslı olduğumu farklı şekilde görecektim. bütün bunları anlatma sebebim, aradğınız cevaplar için dşünüyorsanız olta atmışsınız demektir ve eğer şanslıysanız bana bu gece olduğu gibi cevaplar oltanıza takılır.
sizinle paylaşmak istediğim cevapların özeti "zorluklar". yaşadığın zorluklarla hayatınız anlamlı hale geliyor. yeterince güvenli bir alanda yaşıyorsanız konfor alanınızın dışına çıkmalı ve yüzleşmelisiniz. ne kadar güvendeyseniz o kadar özgürlükten feregat etmişsiniz demektir. zorluklar ki bazen bir rutini kırmak demektir. bazen kaslarınızı yanana ve canınızı yakana kadar çalıştırmanız, bazen zar zor kaldırabileceğiniz ağırlığın altına yatmak ve itmeye çalışmaktır. bazen bir ayrılığı kalp ağrısı eşliğinde yaşamak, bazen bir ameliyata karar vermek. hepsinden de insan güçlenerek çıkıyor emin olun. darbe gören kemikleriniz içindeki gözenekli yapısını daha da sıkılaştırıyor. çalışınca yıpranan kaslarınız kendini yenilediğinde eskisinden daha kalın fibrillerle örülü oluyor. ayrılık acısıyla sızlayan kalbiniz artık daha güçlü atıyor yeniden hayata döndüğünüzde. iyi şeyler hep bir mücadele sonucunda gerçekleşiyor. tohumun çatlamasından, spermin yumurtaya ulaşıp girmesi, filizin asfaltı delmesi, bir canlının doğumu, bir savaşın kazanılmasına kadar.
eğer ruhunuz acı çekiyorsa bu iyiye işarettir ve iyileşmek için ruhunuzdan daha ulu bir hekimin verdiği acı ilaçları içiyordur. hasta benliğinizin tedavisi devam ediyordur ve bu sürece güvenilmelidir.
acılar, zorluklar, çalışmalar, yüzleşmeler, çatışmalar... hepsi hayatımızı daha anlamlı kılmak için var. sözlerimizi, bakışlarımızı, sesimizi, duruşumuzu, eylemlerimizi ve yaptığımız her şeyi daha güçlü kılmak için var.
oltanızı atın denize ve şansınıza yol verin. boş zamanlarınızda konforu ve güvenliğinizi sorgulayın. inandığınız hedefleriniz için risk alın.