3 Ağustos 2014 Pazar
İnsanlar dünyanın güvenli ve düzenli bir yer
olması için yıllarca çalışırlardı. Ama hiç kimse bunun ne kadar sıkıcı
olabileceğinin farkında değildi. Bütün dünyanın parsellendiğini, hız
limitleri konduğunu, bölümlere ayrıldığını, vergilendirildiğini ve
düzenlendiğini, bütün insanların sınavlardan geçirildiğini,
fişlendiğini, nerede oturduğunun ne yaptığının kaydının yapıldığını
düşünün. Hiç kimseye macera yaşayacak bir alan kalmadı, satın
alınabilenler hariç. Lunaparka gitmek, Film izlemek gibi. Ama yine de
bunlar sahte heyecanlardı. Dinozorların çocukları yemeyeceğini
bilirsiniz. Büyük bir sahte afetin olma şansı bile oy çoğunluğuyla
ortadan kaldırıldı. Gerçek afet veya risk ihtimali olmadığından, Gerçek
kurtuluş şansı da ortadan kalkmış oldu. Gerçek mutluluk yok. Gerçek
heyecan yok. Eğlence, keşif, buluş yok.
Bizi koruyan kanunlar aslında bizi can sıkıntısına mahkum etmekten başka bir işe yaramazlar.
Gerçek karmaşaya ulaşamadığımız sürece, asla gerçekten huzurlu olamayacağız.
Her şey berbat bir hal almadığı sürece yoluna da girmeyecek.
Bunlar Anneciğin ona anlattığı şeylerdi.
"Keşfedilmemiş tek alan, elle tutulamayanların dünyasıdır. Bunun dışındaki her şey çok sıkı örülmüştür" derdi.
Çok fazla kanunun içinde hapsolmuş durumdayız.
Elle tutulamayanlar derken interneti, filmleri, müziği, hikayeleri, sanatı, dedikoduları, bilgisayar programlarını, yani gerçek olmayan her şeyi kastediyordu. Sanal gerçeklikten bahsediyordu. Yalandan inanılan şeylerden. Kültürden.
Gerçekdışı şeyler, gerçeklikten daha güçlüdür.
Çünkü sadece elle tutulamayan fikirler, mefhumlar, inanışlar ve fanteziler kalır. Taşlar ufalanır. Ağaçlar çürür. İnsanlar da maalesef ölürler. Fakat bir düşünce, bir rüya, bir efsane gibi aslında son derece kırılgan şeyler yaşarlar da yaşarlar.
Bizi koruyan kanunlar aslında bizi can sıkıntısına mahkum etmekten başka bir işe yaramazlar.
Gerçek karmaşaya ulaşamadığımız sürece, asla gerçekten huzurlu olamayacağız.
Her şey berbat bir hal almadığı sürece yoluna da girmeyecek.
Bunlar Anneciğin ona anlattığı şeylerdi.
"Keşfedilmemiş tek alan, elle tutulamayanların dünyasıdır. Bunun dışındaki her şey çok sıkı örülmüştür" derdi.
Çok fazla kanunun içinde hapsolmuş durumdayız.
Elle tutulamayanlar derken interneti, filmleri, müziği, hikayeleri, sanatı, dedikoduları, bilgisayar programlarını, yani gerçek olmayan her şeyi kastediyordu. Sanal gerçeklikten bahsediyordu. Yalandan inanılan şeylerden. Kültürden.
Gerçekdışı şeyler, gerçeklikten daha güçlüdür.
Çünkü sadece elle tutulamayan fikirler, mefhumlar, inanışlar ve fanteziler kalır. Taşlar ufalanır. Ağaçlar çürür. İnsanlar da maalesef ölürler. Fakat bir düşünce, bir rüya, bir efsane gibi aslında son derece kırılgan şeyler yaşarlar da yaşarlar.
Chuck Palahniuk, Choke
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)