28 Temmuz 2013 Pazar

6x7=AŞK

bunlar ilk kez üni. kantininde karşılaşmışlar. ders saati gelip de herkes masadan kalkınca ikisi baş başa kalıvermişler. Oğlan sandvich ve ayranla mesgulmüş. kız da utangaç utangaç çaprazdan oğlana bakıyormuş. farketmiş tabii çocuk ve iri bi maydonoz dalını alıp dişinin arasına yerleştirmiş ve kıza “meraba :)” demiş. O aana kadar azcık gergin olan kız yüksek sesle gülmeye başlamış. “neeeee?” demiş çocuk. < :D dişinizde maydonoz kalmış ahahaha>  çocuk da hızlı bir dil hareketiyle maydanozu yok etmiş ve yemeğe devam etmiş. Güya kızla ilgilenmiyor numarası yapıyormuş. Sonra bir parça peyniri ağzının kenarına yapıştırıp “hangi bölüm?” demiş. Kız zaten gülüşünü zor zaptettiğinden yine kahkaha atmış. “yine ne var?” <şeeey ağzınızın kenarında bir kalıp peynir kalmış :D > “fakındayım sonra yemek için sakladım. İster misin?” <hayıııııır> masadan diğer insanlar kalktığı için biraz çaprazda kaldıkları için karşı karşıya gelmişler. Çocuk “aaaa gözlerin lacivertmiş” kız da utanarak başını eğmiş. “utanma kız herkesin başına gelebilirdi :) senin suçun değil“ < :) > “gitmem lazım çünkü bu dersi kaçıramam. Bu dersi alttan alan yüzlerce öğrenci var” diyerek ayağa kalkmış çocuk. <sekreterlik bölümü> “efendim??” <bölümümü sormuştunuz ya< “ah evet :) o zaman yarın yine aynı saatte burda?” <belki :)> “tamam görüşürüz” <tamam> “tamam dedin :)” <sus farkındayım> ertesi gün aynı saatte aynı yere tekrar gelmişler. Kız önce gelmiştir. Kalabalık kantinde oturacak yer olmadığı gibi yürümek de pek mümkün değildir. Ama nedense hemen göz göze gelirler. Çocuk iki elini açarak “napıyoz” der işaret diliyle. Kız da “gel gel “yapar. Çantasını kaldırır yanından. Ona yer ayırmıştır :) çocuk kalabalığı yara yara ilerler ve masaya ulaşır. sıkış tepiş oturular. “buraya sığacağımı nasıl düşünürsün?” <evet hesaplayamamışım :) > “arkadaşların mı?” <evet> konuşurlar ama hem insan hem de müziğin gürültüsünden bağırıyorlardır. Çocuk kızın kulağına aklaşır “heeeyyy adın ne” <sema. Seninki?> adlalarını gürültünün içinde öğrenirler. Masadakiler semanın arkadaş grubudur ve içlerinden bir eleman sema ile dipdibe oturan çocuğa gözleriyle mesaj vermeye çalışıyordur sanki. Ama bizim çocuk bir bakışa, bir söze, bir tehdide pabuç bırakacak biri değildir. Sıkışıklığı da kullanarak sol kolun semanın yaslandığı sıraya koyar sağ kolu da masadadır ve sema sanki kollarının arasında gibidir. Sema oralı bile değildir hatta arada sırtını ona yaslıyordur arkadaşlarıyla konuşurken. Ders saati yaklaştıkça içerdeki sigara dumanıyla beraber kalabalık da azalmaktadır. En sonunda arkadaşları kalkarlar ve sema hala oturmaktadır. O eleman semaya –gelmiyor musun derse-- der bozuk bi sesle. <siz gidin biz bu gün asıyoruz değil mi> deyip sırtnı yasladığı çocuğa bakar. Onlar gidince kız <kusura bakma 1 aydır peşimde ama bir türlü açılamadı dolayısıyla ondan pek hazetmediğimi belli etmeye çalıştım sadece. Bu iyi oldu. Dersin varsa git sen ben de eve giderim. Bu gün okul boğuyor beni> “dersim yok ama öğleden sonra bir işim var. Kredi yurtlar kurumuna uğramam gerek. Eksik evrak işte. Cumartesi müsaitim ama. Ne dersin?” <olur çok isterim ama izin alabilirsem evden ancak :\ > “ok izin alabilirsen ykm de?” <umarım ama saat veremem. Belki Pazar olur> bunları konuşurken kampüsten çıkmış ve kızın durağına gelmişlerdir. “peki tamam görüşürüz umarım” çocuk giderken kız seslenir arkasından <yarın öğlen 12 de batıkent tarafına bak. Duman görürsen geleceğim demektir> “haaa?” <telefonun diyorum. Bir numaran var mı :) dumanla mı haberleşcez?> “ah pardon gözlerine bakınca aklım karışıyor” <:)> ertesi gün buluşmuşlar. Okul günleri her gün öğlen beraber yiyolarmış. Her hangi çıkma teklifi olmamıştı aralarında. Bunları gören yıllardır çıkıyor sanırmış. Ama dışarda buluştuklarında elele geziyorlarmış. Bir akşam kızı evine bırakırken çocuk “seni seviyorum” deyip küçücük bir öpücük kondurmuş kızın nemli dudaklarına. <ben de seni> ilişkileri çok eğlenceli bir şekilde sürüyormuş. Birbirlerini sürekli şaşırtıyorlarmış. Bir yere gittiklerinde hesabı çocuk öderse başka gün mutlaka kız ödüyormuş. Daha doğrusu sırayla yapıyorlarmış. Ama kız <senin yanında parayı ben vermeyeyim. Sen ver> deyip çocuğa veriyormuş parayı. Üniverstelilerin gittikleri puflara oturulan kafelere gidiyorlar, romantik müziklerde dans ediyorlar, ahmet kaya çalınca durgunlaşıyorlar, birbirine daha sıkı sarılıyorlarmış. Off tamam bazen bir kaç dakikalık öpüşmeleri de oluyordu loş mekanlarda :) (ama sinemcim öpüşmesinler mi demi? Niye geriyorsun beni bu konuda :) mesela elele iken kızın elleri heyecandan terliyormuş ) neyse kışın yağmurlu bir akşam üstü kızı eve bıraktığında kız, <bizimkiler bu gün çok geç gelecekler.. ne dersin?> dediğinde çocuk “allah derim :)” demiş. Çünkü babasında ölesiye korkan bir kız seni eve davet edince en az onun kadar cesur olmalısın. Ölümü göze almalısın yani. 15 katlı sitenin 6. Katında oturuyorlarmış. Eve çıkmışlar. Uzun uzun konuşmuşlardır herhalde :) derken yarım saat sonra kapı çalmış. Kız panikle pencereye koşmuş ve babasının arabası park yerinde görmüş. Allahımmmm başından kaynar sular dökülmüş sanki. daha eve ilk erkek atışında babasına mı yakalanacaktı :) panikle <çocuğa saklan çabuk ben öldüm babamlar kapıda> demiş. Bizimki de panik olmuş. Kendi için değil tabii kız için korkmuş. Hızlı bir karar verip balkona çıkmış çünkü kapı anahtarla açılmayınca kapı zili daha hızlı daha acı acı çalmaya başlamış. Şimdi düşünüyorum da aslında kızın odasındaki yatağın altı da olurmuş :) balkondayken kapı zili sesi kesilmiş. Epey beklemiş yağmur baya iplik gibi yağıyormuş. (Aslında hikayeyi burda bitirip seni merakta bırakmak isterdim ama yapmıycam) kızın gelip onu balkondan alıp güvenli bir şekilde dış kapıya ulaştırması en güzel seçenekmiş ama balkonda dikkatini başka bişey çekmiş. Yan balkon yani kızın annesigilin yatak odası balkonunun diğer ucu apartmanın hemen yanındaki dik yamaca baya yakınmış. Dur sen anlamadın ve haklısın. Hikayenin kalanını çizerek anlatacağım :P şekildeki gibi balkonun dışına çıkmış ve karşıdaki dik yamaca doğru sıçramış. biraz da can havliyle yani. tabii ki atlayışı kısa kalsa 6. kattan betona çakılması işten bile değilmiş ama gözüne kestirmiş bi kere. gözüne kestirip de atlayamasa zaten o zaman içine dert olurmuş. düştüğü yer yani yamacın çamur olması düşüşünü yumuşatmış. neyse resimlere bak oradan devam edeceğim
yere düşünce bakmış hiç bi yeri acımıyor. bacaklarını oynatmış, ok. en azından yürüyerek gidebilirmiş oradan :) biyerleri acıyor da önemli değilmiş yani yaşadığı adrenalin şokunun yanında. 6 kere 7 kaç diye en son beyin hasarı tespiti yapmış "6x7=42 ooo yeee herşey yolunda" deyip çamur adam gibi apartmanın arkasından çıkmış. allahtan gece ve yağmurluymuş da gören kimse olmamış. batıkent otobüs duraklarından kızılaya giden birine binmiş. bu arada aklı halen kızdaymış ve herşeyin yolunda olmasını ummaktan başka bir şey düşünemiyormuş. otobüste ve durakta insanlar onun çamurdan adam halini görmezden gelmişler. belki de acımışlar ama bizimkinin keyfi yerindeymiş baya. ertesi gün okulda karşılaştıklarında kocaman sarılmışlar birbirlerine. kız şok içindeymiş halen. <nasıl yaaa anlamıyorum. bütün gece çaktırmadan seni aradım evde. nasıl çıktın evden. allahım bi daha yapmayalım böyle bişey. basılmak ayrı, seni saklamak ayrı, senin kaybolman ayrı birer şok oldu> çocuk mu? tabii ki söyelememiş nasıl çıktığını :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder