15 Haziran 2013 Cumartesi

cumartesi

küçükken çizgilere basmadan yürürdüm. eğer kaldırım taşlarının çizgisi yoksa bile çatlaktan, lekeden kendime basılmaması gereken hatlar bulurdum. çok da para bulurdum. yere bakıyorum ya sürekli :) babam kızardı "niye evdeki kimse bulmuyor da sen buluyorsun?"diye. çaldığımı falan düşünüyordu galiba. sonra karşıdan karşıya geçerken bir iki acı fren sesiyle irkilip dünyaya dönünce kafamı kaldırmamın bu dünyadaki macera süremin uzamasına katkıda bulunacağını anladım ama yine göz ucuyla kaldırım çizgilerini takip ederdim basmamak için. ne zaman çizgilere dikkat etmeyi bıraktım bilmiyorum ama öğrendiğim kadarıyla problemlerden kaynaklanan bir takıntılı olma haliymiş. problemli bir çocukluğum mu vardı? sanırım öyle. hayatımdaki tek problem babam ve onun disiplin anlayışıydı. yemin ederim askere gittiğimde "ooo sen doğuştan askersin" demişlerdi ve çok rahat etmiştim. ne de olsa 17 yıl süren bir askerliğim vardı ve 17 yaşımda babamın ordusundan firar etmiştim :) o günden beri de görmüyorum kendisini. dışarda hayat varmış..
genelde insanlarla samimi olunca bir süre sonra konu buralara gelir ve kendi hayatları üzerinden empati yaparak durumuma üzülürler. inanın o gücü bulsam 5 yaşında ayrılırdım ama şunu da hatırlayın lütfen: "uçurumun kenarına gelene kadar kanatlarınızın olup olmadığını bilemezsiniz" benim varmış. bazen şartlar sizi fena zorlar. her şey aleyhinizdedir ve tüm donanımıyla, senaryolarıyla hayat sanki sizi sıkıştırır köşeye. ya korkup çekilebildiğiniz kadar çekileceksiniz, yanan canınız gururunuza tecavüz edecek ya da intihar bile meşru müdafaaysa şerefimle savaşırım lan diyecek ve korkunun üstüne bir adım atacaksınız. sizi sıkıştıran asıl korkunun dışarda değil içinizde olduğunu göreceksiniz ve kanat çırpmaya başlayacaksınız. çok defa şahit olduğum şey ise, karşısına dikildiğiniz şart, durum, kişi her neyse kendisini tekrar uyarlayıp saygıyla size yol vermesidir. bazen boşlukta bir süre düşmeye devam edersiniz ve sonra  kanatlar çıkıverir :) yere çakılanını da gördük. boşluk deyince üç noktalık bir duruş istiyorum burada... yetmedi bir üç daha... derin bir nefes ve uzuuuun bir veriş pufffffffffff :(  kendisini sürekli boşlukta hisseden ve aksine ikna olmak için  kocaman ve kemiklerini kıracak kadar sım sıkı sarıldığım bi kız vardı. bu gün burda cumartesi acaba orda da cumartesi mi :(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder